Adım Sarıkız. Ben sarı saçlı bir kızım ve Ayvacığın ilçesindeki Çanakkale ilinde doğdum ve babamla annemle birlikte yaşıyordum. Annem çok genç yaşta vefat etti ve bu dünyadan ayrıldı. Aynı zamanda babam, annemi kaybettikten sonra çok huzursuz oldu ve bana dedi: “Biliyor musun, anneni çok seviyordum. Burada birlikte birçok anımız var ve onu unutmak benim için çok zor. Gel, buradan ayrılalım ve başka bir yere hayat kurmaya gidelim.”
Annemi kaybettikten sonra babamla Kavurmacılar köyüne, Güre köyü yakınlarındaki Kaz Dağları’na yakın bir yere gittik ve orada yerleştik. Babam beni eğitti, büyüttü ve yetiştirdi. Çobanlık yapıyor ve geçimimizi bu şekilde sağlıyorduk. Köy halkı bizi çok seviyordu ve bizi değerli görüyor, bize sevgi gösteriyorlardı. Herkes bana danışmak için gelir ve babamdan yardım isterdi ve beni de çok seviyorlardı.
Yıllar geçti ve ben büyüdüm, babam yaşlandı. Babam her zaman ziyaret etmek için gitmekle ilgili düşünceler içindeydi ve bunun için her zaman Tanrı’dan ona bu imkanı ve fırsatı vermesini istiyordu. Bir gün babama, “Artık büyüdüm ve kendime bakabilirim, bu yüzden daha geç olmadan ziyarete git” dedim. Yine de vicdanımı komşularımıza emanet ettim ve ziyarete gitti. O zamanlarda ziyaretler altı ay veya daha uzun sürebiliyor ve yürüyerek yapılıyordu.
Babam gittikten sonra bazı gençler köyden bana gelip beni talep ettiler, ancak hiçbirini kabul etmedim ve onlardan uzak durdum. Bana iftiralar attılar, karşımda dedikodu yaydılar ve beni rahatsız ettiler ve babam dönene kadar zor günler geçirdim.
Babam geri döndüğünde köy halkı ona iyi davranmadı ve hatta ona selam bile vermediler. Dedikoduları inanmış olan komşulardan biri babama, Sarıkız’ın yanlış bir yola düştüğünü söyledi. Onlar babamı baskı altına aldılar ve beni cezalandırması ve onurunu tekrar kazanması gerektiğini söylediler. Babam bunu dayanamadı ve beni Kaz Dağları’na götürdü, orada serbest bıraktı ve kendisi köye döndü ve artık benden haber almadı.
O yerde kendi hayatıma devam ettim. Allah’a dua ettim ve O’ndan yardım istedim. Orada yeni insanlarla tanıştım, Kaz yetiştirdim ve insanlara yardım ettim. Bayramiç’ten gelen insanlara yardım ettim, dağlarda yollarını kaybeden veya sorun yaşayanlara yardım ettim ve insanlarla dostane ilişkiler kurdum. Birçok insan beni tanıdı ve adım iyilikle anıldı.
Babam, beni bulmak için yolunu tuttu ve beni tekrar görmek için geldi. Benim Kaz çiftliğimle karşılaştı ve beni görünce şaşkınlık içinde kaldı. Biz birbirimizi görmekten çok mutlu olduk ve babam beni çok sevgi dolu bir şekilde karşıladı. Babam suya ihtiyaç duyduğunda onun için denizlerden ve vadilerdeki pınarlardan su getirdim ve orada babam benim bir azize dönüştüğümü öğrendi… Sırrım açığa çıktı, gökyüzünde bulutlar belirdi ve o andan sonra gözlerden kayboldum…
Evet! Ruhum uçtu ve sonsuza kadar yaşadım ve her gün, her an sevgi, insanlık, merhamet, dostluk ve yardım için insanlarla birlikteyim…
Aşk insanın eksik halkasıdır, aşk akmalı ki hayat hayat olsun!
Sarıkız
Türkiye, zengin bir kültüre sahip olan bir ülkedir. Ülkemizin eski ve köklü bir geçmişi olan bir ülke olması sebebiyle birçok hikâye, atasözü ve efsane bulunmaktadır. Bizim kültürümüzde toplumun davranışlarının etkileri ve insanlık dostluğu duygusuna dair önemli bir efsane, “Sarı Kız” efsanesidir. Bu efsane, sevgi, sevecenlik ve insanlık dostluğuyla dolu bir kalple kendi zamanında insanlar üzerinde etkide bulunan bir kızın hikâyesidir ve bu etki günümüze kadar devam etmektedir.
Biz Sarıkız Çiçekçilik takımı olarak, aşk ve insanlık dostluğu yolunda ilerlemeyi ve duyguları başkalarına aktararak daha iyi bir yaşam ve kültürlü bir toplum oluşturmaya katkıda bulunmayı hedefliyoruz.
Bu yolda adım adım birlikte olacağız, yanımızda olun…
Sarıkız Çiçekçilik takımı